Sayfalar

20 Mart 2011 Pazar

KAYIP DÜĞÜNLERİN ÇALGICILARI

         1950 lerde eğlence olarak davullu, zurnalı düğünleri ile derneklerin düzenlediği balolara giderdik. Balolarda orkestranın adı davulun göbeğinde yazardı bizde. Sahnenin arkasındaki pankartlarda düğünlerde, nikah haftalar öncesinden siyah tayyör ve siyah duvaklarla kaplandığından gelin damadın salona girişiyle cümbüş başlardı. Önce hazırlık paslarıyla tarumar olan slow dans arkasından ısınma hareketlerini zorlayan ça-ça, mambo, calipso, rumba, tango, vals, carliston pistin yorgun tabanını okşardı. Rock' ın rol, twist ve shake orkestralarla yoğunlaşmış gençliğin dans ekolleriydi. Eski Belediye binasının altı camekanlı düğün salonuydu. Çatısıda yazlık belediye sineması idi. Askeri mahvelin bahçesinde de düğün yeri vardı. Turunç ve mimoza ağaçlarının aeasında tahta sandalyeler sıralanırdı. fesleğen kokulu sulanmış avluya masalara beyaz kaplanırdı. Raptiyenin can alıcı ucuyla hanımeline sarılmış kamelyanın solunda dondurmacı Edip Sıngın servis yapardı. Gofletli külahlarla bulvar yeni açıldığında dört yoldaki benzinliğin üstünde, birde havuzlar ve tekstil fabrikasının bahçesinde düğün yapılırdı. Pınarbaşı yüzme havuzlarında yemekli ve içkili düğün yapmak ayrıcalıktı. Bu eşsiz mekanları otantik notaları nakışlayan orkestralar Emin Bülbül, İzmir Demirspor, Çalışkantürk, Kupa Beşi, ve Yakamozlardı.
         Düğüne akıcılık ve renk getiren ve bitmesini istemediğimiz dakikaları durduran orkestralar olurdu. Bir devrin müzik ve dans kültürünü solurduk bu topluluklarla. Davul, basgitar, trompet, klarnet ve saksafon ruhlarımızdan çıkmayan ölümsüz notalar işlediler. Geceyi ayakta tutmak için neler yaratırlardı? Dans ederken balon patlatma, çiftlerin alınlarında portakalı düşürmeden dans etmesi, ağızda kaşıkla yumurta taşıma, oturduğu yerden en iyi eşlik edene kolonya, şarap, gömlek dağıtırlardı. hele orkestra bateristinin sopasının elden ele dolaştırılması ve müziğin aniden durması ve elinde sopa olan çiftin elenmesi, kazananın kutu, kutu içinde süpriz hediye yalancı emzikle ödüllendirilmesi sabrın doyulmaz keyif aldığı anlardı. Valsi en iyi bilen, kasap havasını damardan oynayan kalırdı pistte. Özal Yağcı, Turgut Yağcı, Beşiktaşlı Avukat Kemal Ünlü suların yıkadığı takvimlerin sayfalarında kalanlar.
         Şimdi 1960 lı yıllarda The Beatles' le başlayan batı müzik akımı 1966 yıllarında da Siluetler, Beyaz Kelebekler, Mavi Kelebekler, Mavi Işık, Moğollar, Cem Karaca, Apaşlar, Rıza Silahlıpoda, Vasfi Uçaroğlu, Durul Gence, Erol Pekcan yüreğimizin sol anahtarına çoktan girmişlerdi. Çaldıkları parçalar 45 lik ve LP plaklar liste başı için yarışırlardı. Hey Dergisinde şantözlü ve dansözlü bir balo seyrinin yürek çarpıntısını yıllar kazıyamadı benliğimizden.
         Bir başka kokardı yerli düğünlerin kına gecesi. Toprak dünbelekli, gırnatalı altın dişli çengiler. Kalburun içine dolacak nozuk para telaşında. Kız evi girişinde tahta kutuda lokum tutarlardı. Herkesin oyuna kaldırıldığı erkek gözünden uzak bayanlar matinesi. evlerin boş arsalarında hatta duvarları kireçle boyanmış hanlarda kurulurdu yediveren eğlenceler yeterki kolları havaya kaldıracak "Tekirdağ Karşılaması" dökülsün cümbüşün ince telinden. Hiç unutmam çay kenarının soğukkuyu tarafında " Lokmacı Fadime' nin kızı vardı. Çalgıcı Mürside def çalıp yanık sesiyle düğün bağlardı. Yerli düğünlerin vuslatı banamısın demezdi. Sıcakta, yağmurda oğlan evinin önüne yorgun sandalyeler ve masalar dizilirdi. Arnavut taşlı sokağa çalgıcılar el üstünde tutulur kusur edilmezdi ızgara da şişe de.
         Canlı tavuk ve büyük şişe isteği nazı çekilen efkar sekesindendir.
         Sepetçioğlu, kasap havası ve Aydın zeybeği gelin almaya gidene kadar defalarca çalınırdı. Orkestralar, çalgıcılar meleklerin arasından yozlaşan düğün kültürümüzü görüyorlardır belki de. Eski müzisyenler oyun havasını düğün sonuna kadar çalarlardı. Şimdi ise gelin-damat kapıda göründüğü an derinden bir ARABESK.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder